İdare Hukuku
İdare hukuku, temeli anayasada belirlenen, idarenin faaliyet ve örgütlenmesine ilişkin kurallar öngören, kamuya tanınan üstünlük ve ayrıcalıklar ile bireye tanınan hak ve hürriyetlerin dengelenmesini sağlayan hukuk dalıdır. Bir başka ifade ile İdare hukuku; idare organını ve idari fonksiyonu düzenleyen, idarenin kuruluşuna, faaliyetlerine, personeline ve denetimine uygulanan, özel hukuku aşan kamu hukuku kuralları bütünüdür. İdare, görev ve yetkilerini tek yanlı işlemler yaparak kullanabileceği gibi sözleşmeler yaparak da kullanabileceğinden, özel hukuk kurallarını da kapsayan bir durum söz konusu olabilmektedir.
Özel hukuk, Roma Hukukuna kadar uzanan bir geçmişe sahipken, İdare hukuku ise 19. Yüzyılda hukuk devleti ile ortaya çıkan ve gelişen bir hukuk dalıdır. Dolayısıyla özel hukuk kadar eski bir tarihe dayanmadığı için yeni bir hukuk dalı olarak kabul edilmektedir. Aynı zamanda idare ve idari faaliyetler, toplumun ve devletin ihtiyaçlarını karşılamak için sürekli ve hızlı bir şekilde değişim halindedir. İdare hukuku bu değişime ayak uydurmak için bir hareketlilik halinde ve gelişim sürecindedir.
İdare Hukuku özel hukuktan bağımsız bir hukuk dalıdır. Özellikle, idare hukukunda yer alan “kamu tüzel kişiliği”, “kamu gücü”, “tek yanlı işlemler” gibi ilke ve kavramlara özel hukukta rastlamak mümkün değildir. İdare hukukunun yapısı ve alanı da son derece geniştir. Zira İdare hukuku alanında farklı hukuki statülere sahip birçok idari teşkilat yer almaktadır. Bu teşkilatlar, hukuki rejimleri değişik çok sayıda idari faaliyet yürütmektedir. Nitekim bu teşkilatların yürüttüğü idari faaliyetlerde birbirinden farklı statülere sahip personel ve mallar yer almaktadır ve her bir teşkilat veya faaliyet farklı hukuki düzlemlerde düzenlenmeyi gerektirebilmektedir.
İdare, üstlendiği görevleri yerine getirebilmek için ülke çapına yayılmış bir örgüte ihtiyaç duyar. İdarenin bu örgütlenme ihtiyacını karşılayan örgüte, idare örgütü ya da idari teşkilat adı verilir. Anayasanın 123. maddesine göre; idare, kuruluş ve görevleriyle bir bütündür ve kanunla düzenlenir. İdarenin kuruluş ve görevleri, merkezden yönetim ve yerinden yönetim esaslarına dayanır. Türkiye Cumhuriyeti’nin hükümet şekli, kuvvetler ayrılığı prensibine bağlı bir başkanlık sistemi olarak tasarlanmıştır. Türkiye’de bu sisteme özel olarak Cumhurbaşkanlığı sistemi adı verilmektedir. Bu yapı içerisinde merkezî idarenin en üst mercii olarak Cumhurbaşkanlığı yer alır.
Türkiye’de devlet kamu tüzel kişiliğinin dışında kamu tüzel kişileri kurularak, belirli bir coğrafyada ya da belirli bir kamu hizmetlerinin sunulması sistemi benimsenmiştir. Anayasa’nın 127. maddesine göre yerel yönetimler; il, belediye ve köy halkının mahalli müşterek ihtiyaçlarını karşılamak üzere kuruluş esasları kanunla belirtilen ve karar organları kanunda gösterilen, seçmenler tarafından oluşturulan kamu tüzel kişileridir. Anayasa, yerel yönetimleri il, belediye ve köy olarak düzenlemiştir.
İdare, görevlerini idari işlemler ve bunların maddi hayata geçirilmesi olan idari eylemlerle yerine getirir. İdari işlemler, hukuki işlemlerin bir türüdür. Hukuki işlemler, hukuk nezdinde bir değişiklik ortaya çıkarmaya yönelik irade açıklamalarıdır. Hukuki işlemler, hukuk nezdinde bir durumu ya da normu ortaya koyma, kaldırma ve değiştirme biçiminde karşımıza çıkar. Diğer bir anlatımla, İdari işlem; fonksiyonel anlamda idarenin hukuk alanında etki doğurmaya yönelik ve kamu gücü kullanarak yaptığı, tek yanlı irade açıklamalarıdır. İdari işlemler, tek yanlı ve icraidirler; hukuka uygunluk karinesinden yararlanırlar; re’sen (kendiliğinden) uygulanabilirler; kamu yararı amacına yöneliktirler ve kural olarak yargısal denetime tabidirler.
İdari işlemlerin bazı unsurlara sahip olması gerekmektedir. Bunlar: İdari işlemler, Anayasa ve kanunlar tarafından yetkilendirilmiş kişiler tarafından yapılabilir ( yetki unsuru ); idari işlemler ve kararlar belirli şekil kurallarına uyularak yapılırlar ( şekil unsuru ); Hukuka uygun idari işlemler, işlemden önce ortaya konulmuş hukuk kurallarında belirlenen sebeplere dayanırlar ( sebep unsuru ); idari işlemin konusu, hukuken mümkün ve meşru olmalıdır ( konu unsuru ) ve idari işlemlerin yapılmasının en genel amacı kamu yararını sağlamaktır ( amaç unsuru ).
Kanun ve içtihatlar tarafından belirlenmiş bu unsurları taşımayan idari işlemler hukuka aykırı olurlar ve bu unsurlara aykırı olarak yapılan idari işlem, kural olarak sakat bir idari işlem niteliğinde olacaktır. Her ne kadar idare tarafından gerekli görüldüğünde idari işlemin kaldırılması, değiştirilmesi veya geri alınabilmesi mümkün ise de çoğu kez bu yapılmamaktadır. Bu halde, idari işlemin hukuka aykırı olduğu iddiası ile idari yargı yerine götürülmesi karşısında, idari yargı yeri hukuka aykırı idari işlemi iptal edecektir. Hukuk devleti ilkesinin en önemi unsurlarından birisinin idarenin her türlü eylem ve işlemlerinin yargı denetimine tabi olması karşısında, idarenin hukuka aykırı eylem ve işlemlerinin yargı yerlerince denetlenmesi ve hukuka aykırılığın yine yargı yerlerince ortadan kaldırılması önem arz etmektedir. Aynı şekilde, idarenin eylem ve işlemlerinden bir zarar doğması halinde, hukuk devleti ilkesi gereğince, “hizmet kusurundan” kaynaklanan bu mali zararın da idare tarafından karşılanması gerekmektedir.
İdarenin hukuka aykırı işlemlerine ve eylemlerine karşı gidilecek yargı yerleri, idare ve vergi mahkemeleri, bölge adliye mahkemeleri ( İstinaf ) ve Danıştay’dır.
Danıştay, bölge idare mahkemeleri ( istinaf ), idare mahkemeleri ve vergi mahkemelerinde yazılı yargılama usulü uygulanır ve inceleme kural olarak evrak üzerinde yapılır.
İdari Yargılama Usulü Kanunu “idari dava türleri” başlığı altında üç tür idari dava öngörmüştür:
- İdari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları,
- İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan zarara uğrayanlar tarafından açılan tam yargı ( tazminat ) davaları,
- Tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar.
Danıştay veya idari mahkemeler, idari işlemin uygulanması halinde telafisi güç veya imkansız zararların doğması ve idari işlemin açıkça hukuka aykırı olması şartlarının birlikte gerçekleşmesi durumunda, davalı idarenin savunması alındıktan veya savunma süresi geçtikten sonra gerekçe göstererek yürütmenin durdurulmasına karar verebilirler.
Focus Legal Consultancy London olarak, müvekkillerimize bu kapsamda verdiğimiz başlıca hizmetlerimiz;
- İptal Davaları
- Kentsel Dönüşüme İlişkin Davalar,
- Tam Yargı ( Tazminat ) Davaları
- Ecrimisil Davaları,
- Belediye Cezaları Davaları,
- Kamu İhale Davaları,
- Tahkim Davaları.